Uzun zaman sonra birini gördüğümüzde genelde dış görünüşüne yorum yapma gereksinimi duyarız. Aaa saçını mı boyatmış, kilo mu vermiş, kilo mu almış yoksa yüzü mü çökmüş? En belirgin, somut gördüğümüz şeyi çeker alırız o kişiden ve sözcüklere dökeriz.
Bunu da mı problem haline getireceğiz canım? İltifat ediyorlar! Olanı söylüyorlar! Eleştiriyi de kaldıramayacaksak evden çıkmayalım.
Bugünkü konuşmalarım kilo almak vermek meselesi üzerinden ilerleyecek olmakla beraber oyun hamuru gibi nereye çekseniz oraya da gider mi? Elbet gider. Zaten zihninizde az çok çeşitli senaryoların oluşacağına neredeyse eminim.
“Canım çok kilo vermişsin meselesi”
Birine kilo verdiğini ya da ne kadar da fit bir hale geldiğini söylemek günümüzde bir iltifat olarak benimsenir. Bu nedenle bu konuda yorum yapmamak için pek de bir sebep yokmuş gibi gelebilir.
“Bak güzelleşmiş işte ne güzel kilo vermiş canım, kötü bir şey mi dedim? Keşke ben de o kadar iradeli olsam.”
Bu cümlenin iki gönderisi vardır.
Birincisi kilo vermek ve güzelleşmek paralel giden iki olgudur. Bu durumda tam tersi bir durum bize ne anlatmalıdır?
Bir diğeri ise kilo vermek ile irade gücünü ortak bir kümede buluşturmaktır. Çoğu zaman sıkı diyetlerin, aşırı egzersizlerin kilo vermek ve fit olmakla bir tutulduğu günümüz dünyasında bunu “başarabilen ve değişimi sağlayabilen” kişiler iradesi sebebiyle takdir görür. O halde bir gün diyetler durursa, ben verdiğim o kiloların yarısını diyelim geri alırsam, bu benimle ilgili ne söyler?
Artık iradesiz miyim? Yeterince güçlü mü değilim? Bir tatlıya mı yeniliyorum?
“Sen de benim gibi kilo mu almışsın sanki? Beraber bir diyete mi girsek?”
Her gün birileri kilo alıyor, birileri kilo veriyor, kimileri olduğu gibi sabit bir kiloda yaşantısını sürdürüyor.
Maalesef öyle bir dünyada yaşıyoruz ki birini gördüğümüzde ilk fark ettiğimiz şeyin vücudu olacağı şekilde bir algı geliştiriyoruz. Boy boy ideal beden reklamları, fit vücutlar için atıştırmalık reklamları, şok diyetler, detoks suları, bölgesel zayıflama için envai çeşit kürler…
Bu nedenle birini gördüğümüzde ilk önce fark ettiğimizi dile getirme ihtiyacı duyuyoruz. Bu anlaşılabilir. Yalnızca bir noktada bunun yaralayıcı olup olmayacağını düşünmek, belki de gerekli olup olmadığını düşünerek sahiden bir yorumda bulunmak iyi bir nokta olabilir.
“Niye canım, kilo aldın dedim kötü bir şey mi kilo almak siz de hemen!”
Hiç fark etmez. Yukarda bahsettiğimiz gibi, bedene yönelik talep edilmeyen geri bildirimin gerekililiğinin sorgulanmasının önem taşıdığı bir dünyada yaşıyoruz.
Burada yazıyorum, çiziyorum. Demeyelim, bunu konuşmayalım, şöyle özenli olalım böyle dikkat edelim. Ben de zorlanıyor muyum? Kesinlikle.
Ben de aynı toplumda büyüdüm, aynı yorumları alarak hayatıma devam ettim, ben de aynı reklamlara, aynı yorumlara maruz kalıyorum. Her gün uyandığımda reddetmeye devam ettiğim bir normlar bütününün içinde her zaman bir kaya gibi sağlam kalamıyorum tüm bu düşüncelerin içinde.
Ama bu düşüncenin gelmesine ve gitmesine izin vermeye çalışıyorum. Yaptığım yorumun, belirttiğim düşüncenin gerekliliğini sorgulamaya özen gösteriyorum. Diyelim ki yapamadım, olabilir. Neden olmasın? Fark ettiğimde karşımdaki kişi ile iletişime geçip onu rahatsız edip etmediğini sormaya çaba gösteriyorum.
Bazen fark etmek, anlamak için özen göstermek, iletişim kurmak, yargısızca dinlemek değişimi peşinden getirebilir.
Hiçbirimiz bedensel özelliklerin hiçbir anlam ifade etmediği ütopik bir dünyaya fırlatılmadık. Hepimiz olan bitenin farkında olmakla beraber sorgulamaya, değişime açık canlılarız.
Sahiden iltifat etmek istediğimizde başka ne görüyoruz karşımızdakinde?
Neler hoş geliyor gözümüze?
Gülümsemesi mi güzel örneğin?
Çok mu kibar?
Belki anlayışlı.
Belki de dobra biri. Çatır çutur konuşuyor ve çok hoşumuza gitti. Bunu dile getirebilir miyiz?
Birine iltifat etme biçimimizi ya da günlük konuşma pratiklerimizi değiştirmek için çaba sarf etmeye değer mi?
Ben değeceği inancındayım.
Değişim her birimizin önce zihninde, sonra paylaşımlarında başlıyor. Bitmiyor, devam ediyor.
Bırakın, çok hassas olalım gerekirse. Belki hayat bu şekilde daha yaşanabilir bir hale geliyor ve bizim pek de haberimiz yok.
Tüm bunlar değiştirmeyi seçebileceğimiz inançlar, değiştirmek zorunda olduğumuz değil.
Kuş gibi hafiflemek için kiloların değil değişime ihtiyacı olan düşüncelerimiz üzerine çalışmak fikri üzerine düşünelim mi?
Yeniden görüşmek ümidiyle!
Sıla